Türkiye-AB İlişkileri: Katılım Süreci ve Dönüm Noktaları
Avrupa Birliği (AB), Avrupa kıtasında siyasi ve ekonomik entegrasyonu hedefleyen 27 üyeli bir oluşumdur. Türkiye’nin AB ile ilişkileri ise 1959 yılında başlayan, uzun ve çok katmanlı bir süreci ifade eder. Bu ilişkiler, ortaklık anlaşmaları, gümrük iş birlikleri, müzakere süreçleri ve son dönemde yaşanan siyasi gerilimlerle şekillenmiştir.
Bu yazımızda, Türkiye'nin AB üyeliği sürecini, önemli tarihi dönüm noktalarını, Gümrük Birliği anlaşmasını ve güncellenme tartışmalarını, ayrıca AB’nin Türkiye’ye yönelik yeni vize politikalarını ve siyasi tepkileri detaylıca ele alacağız.
1959: İlk Adım – Ortaklık Başvurusu
Türkiye, 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) ortak üyelik başvurusunda bulundu. Bu başvuru, dönemin Başbakanı Adnan Menderes hükümeti tarafından yapıldı. Böylece Türkiye, Avrupa ile entegrasyon yolundaki ilk resmi adımı atmış oldu.
1963: Ankara Anlaşması
Ankara Anlaşması, 12 Eylül 1963 tarihinde Türkiye ile AET arasında imzalandı. Bu anlaşma, Türkiye’nin AET’ye tam üyelik yolunda atacağı adımların çerçevesini çizdi. Anlaşma üç aşamalı bir yapıya sahipti:
- Hazırlık Dönemi
- Geçiş Dönemi
- Son Dönem(Gümrük Birliği ve Tam Üyelik)
1970: Katma Protokol
Ankara Anlaşması’nın devamı niteliğindeki Katma Protokol, 1970 yılında imzalandı ve 1973'te yürürlüğe girdi. Protokol ile taraflar arasında gümrük tarifelerinin kademeli olarak kaldırılması ve Türkiye’nin AET iç pazarına entegrasyonu hedefleniyordu.
1987: Türkiye'nin Resmi Tam Üyelik Başvurusu
Turgut Özal liderliğindeki Türkiye, 14 Nisan 1987'de AET’ye resmen tam üyelik başvurusunda bulundu. Ancak bu başvuru, AB içinde yaşanan genişleme hazırlıkları ve Türkiye’nin demokratik, ekonomik yapısındaki eksiklikler nedeniyle beklemeye alındı.
1995: Gümrük Birliği
Türkiye ile AB arasında 1 Ocak 1996 itibarıyla Gümrük Birliği yürürlüğe girdi. Bu gelişme, Türkiye'nin AB iç pazarına uyum sağlama yolunda attığı en somut adımlardan biri oldu. Gümrük Birliği sayesinde:
- Sanayi ürünlerinde gümrük vergileri kaldırıldı,
- Ortak gümrük tarifesi uygulanmaya başlandı,
- Ticaret hacminde önemli artışlar yaşandı.
1999: Aday Ülke Statüsünün Tanınması
Helsinki Zirvesi sonucunda, Aralık 1999’da Türkiye resmen AB’ye aday ülke olarak kabul edildi. Bu gelişme, Türkiye açısından tarihi bir dönüm noktasıydı ve reform süreçlerinin hızlanmasını sağladı.
2005: Katılım Müzakerelerinin Başlaması
Türkiye ile AB arasında 3 Ekim 2005’te katılım müzakereleri resmen başlatıldı. Bu tarihten itibaren Türkiye, 35 başlıktan oluşan AB müktesebatına uyum sağlama sürecine girdi.
Ancak müzakereler çeşitli siyasi, hukuki ve diplomatik gerekçelerle yavaşladı. Özellikle Kıbrıs meselesi, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konular sürecin ilerlemesini zorlaştırdı.
Gümrük Birliği ve Güncellenme Tartışmaları
1995 Gümrük Birliği anlaşması, sanayi mallarını kapsayan ve Türkiye'nin Avrupa iç pazarına entegrasyonunu sağlayan önemli bir adımdı. Ancak günümüz ticaret dinamikleri bu anlaşmayı yetersiz kıldı. Türkiye şu taleplerle güncelleme istiyor:
- Tarım ürünlerinin dahil edilmesi,
- Hizmetler sektörü ve dijital ticaretin eklenmesi,
- AB pazarına daha adil erişim.
AB'den Ankara'ya Sert Tepkiler ve Raporlar
Avrupa Parlamentosu’nun son yayımladığı 2024 Türkiye Raporu, ilişkilerin geleceği açısından kritik bir metin oldu. Raporda:
- İfade özgürlüğü, sivil toplum baskısı ve demokratik gerileme eleştirildi.
- Kıbrıs ve Doğu Akdeniz politikaları konusunda Türkiye’ye sert ifadeler kullanıldı.
- Türkiye’nin AB üyeliği perspektifinin “dondurulması” gerektiği önerildi.
Ankara, bu raporu "taraflı, siyasi bir metin" olarak nitelendirerek reddetti ve "AB ile diyalog ve iş birliği istiyoruz ama dayatma kabul etmiyoruz" mesajını verdi.
Yeni Vize Politikaları ve Türkiye'nin Tepkisi
AB ülkelerine yönelik Schengen vizesi başvurularında red oranları son yıllarda ciddi oranda arttı. Türkiye’den yapılan başvurular:
- 2023'te %20'yi aşan red oranıyla dikkat çekti.
- Vize ücretlerinin artması, randevu bulma zorlukları ve belirsiz red gerekçeleri hem bireysel hem de ticari ilişkileri olumsuz etkiliyor.
Ankara bu durumu “AB'nin Türkiye vatandaşlarına uyguladığı gizli ambargo” olarak değerlendiriyor. Ayrıca, vize serbestisi görüşmeleri yıllardır askıda ve ilerleme kaydedilemiyor.
Türkiye-AB İlişkilerinin Bugünü ve Geleceği
Günümüzde Türkiye ile AB arasındaki ilişki tam üyelik perspektifinden çok, pragmatik iş birlikleri ekseninde yürütülüyor. Başlıca ortak gündem başlıkları:
- Göç ve mülteci krizi (2016 Geri Kabul Anlaşması),
- Enerji iş birliği,
- Gümrük Birliği’nin güncellenmesi,
- Dış politika koordinasyonu (Ukrayna-Rusya savaşı, Ortadoğu).
Ancak Türkiye’nin AB üyelik süreci hala resmi olarak açık olsa da, her iki tarafın da siyasi iradesi zayıflamış durumda.
Sonuç: Stratejik İş Birliği mi, Tam Üyelik mi?
Türkiye ile AB arasında onlarca yıldır devam eden bu zorlu süreç, artık yalnızca üyelik ekseninde değil, daha geniş bir çerçevede değerlendirilmek zorunda. AB’nin Türkiye’ye yönelik yeni stratejisi “katılım değil, iş birliği” yönünde şekilleniyor. Türkiye ise bu durumu “oyunun kurallarının değiştirilmesi” olarak görüyor ve AB’nin samimiyetini sorguluyor.
Bugün gelinen noktada, taraflar arasında yapıcı diyalog kurulması ve karşılıklı güvenin yeniden inşası, sürecin geleceği açısından kritik önemdedir.
0 Yorumlar